Osmanlı dönemi Türk sanatının çeşme mimarisinde meydana getirdiği bir şaheser olan bu abidevi çeşme Sultan III. Ahmed tarafından yaptırılmıştır. Kitabesinde belirtildiğine göre (1728-1729) yılında inşa edilmiş olup on dört kıtalık uzun tarih manzumesi Seyyid Vehbi’nindir. Talik hatla yazılan bu uzun kaside her cephede çeşmelerin üzerine ve sebillerin yukarılarına işlenir. Marmara’ya bakan taraftaki kitabeden öğrenildiğine göre bu eşsiz eserin yaptırılmasını Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tavsiye ederek gerçekleşmesine ön ayak olur.
Bu manzumenin son tarih beyti III. Ahmed tarafından söylendiği gibi yine onun tarafından çeşmenin Ayasofya’ya bakan esas cephesinde boydan boya tek satır halinde celi sülüs hat ile yazılır. Çeşmenin Nisan 1729’unda henüz bitmediği “saf, beyaz ve damarsız” mermerlerin acele olarak gönderilmesi isteğiyle Marmara naibine yollanan bir belgeden öğrenilir. Fakat Sultan III. Ahmed bu muhteşem eserin her bakımdan tamamlandığını göremeden 1730 Eylülü sonunda Patrona Halil ayaklanması ile tahtını kaybetmiştir. Çeşmenin mimarının kim olduğu bilinmemektedir. Pek çok yerde eserin III. Ahmed döneminde Hassa başmimarı Kayserili Mehmed Ağa’ya ait olduğu yazılmış ise de bu iddiayı destekleyen hiçbir kayda rastlanmamıştır. Sadece kısa bir arşiv kaydı, Mehmed Ağa’nın çeşmenin alem ve şebekelerinin yıldızlanması işini üstlendiğini bildirmektedir.
![](https://static.wixstatic.com/media/d72bb5_631684ada2dc4f248b5b8fae0e7e1af0~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_735,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_auto/d72bb5_631684ada2dc4f248b5b8fae0e7e1af0~mv2.jpg)
İlk yapıldığından günümüze gelinceye kadar III. Ahmed çeşme ve sebilleri büyük bir değişikliğe uğramamakla beraber, yakından incelendiğinde bazı yerlerinde geç tarihlerde yapılmış ufak tamirlerin yamaları ve izleri görülmektedir. III. Ahmed çeşmesi dört cepheli bir meydan çeşmesi olarak tasarlanmıştır. Kare biçimli planında dört köşede, dışarısında yuvarlak çıkıntılar halinde taşan üçer şebekeli sebiller vardır. Her cephenin ortasında ise birer çeşme bulunmaktadır. Çeşmelerin iki tarafında mihrap biçiminde birer niş bulunmaktadır. Yalnız bir cephede bu nişlerin yerine birer kapı açılmıştır.
Bu kapılardan girildiğinde ortadaki sekizgen hazne ile dış duvarlar arasından çepeçevre bir dehlizin dolaştığı görülür. Bu dehliz vasıtasıyla sebiller köşedeki sebillere ulaşarak buradan gerekli hizmeti veriyorlardı. Çeşmenin üstü çok geniş saçaklı ve dışı kurşun kaplı ahşap bir çatı ile örtülüdür. Bu çatının ortasında sekiz cepheli bir kasnak üstünde dilimli bir kubbecik yükselir. Dört sebilin üstüne isabet eden yerlerde aynı biçimde fakat biraz daha ufak ve alçak dört kubbecik vardır. Yine kurşun kaplıbu beş kubbenin de tepelerinde, içlerinde oyma yazı olan altın yaldızlı tunç alemler yer alır.
III. Ahmed Çeşmesi meydan çeşmelerinin bütün Türk sanatı tarihi içinde ortaya konulmuş en göz kamaştırıcı örneğidir. Avrupa’dan gelen ve Türk sanatına XVIII. Yüzyıl başlarından itibaren sızan tesirler, buradan henüz sadece süslemenin çokluğunda ve bazı kısımlarda kendiliğini belli eder. Bu anıt çeşme mimarisinde XVIII. Yüzyılda başlayan zengin bezemeli yeni akımın da temsilcisi olup bütün benzerlerini aşan bir güzelliğe sahiptir. Bu yüzdendir ki İstanbul’a gelmiş ve bu şehir hakkındaki görüşlerini yazılı olarak anlatmış olan yabancı seyyahların hepsi tarafından hayranlık ifade eden sözlerle tasvir edilmiştir.
M.Suphi LAPÇİN - Sanat Tarihçisi
Comentários